Masallar sözlü geleneğin önemli bir ürünüdür. Bünyesinde toplumların inançları, gelenekleri, değer yargıları, yaşam tarzları ona özgü form, retorik ve içerikle yaşam bulmaktadır. Söz konusu ögeler, masalda bazı kalıp ve semboller aracılığıyla nesilden nesile aktarılmaktadır. Geçmişten günümüze süregelen aktarımlarda formel adı verilen kalıplaşmış ifadeler ortaya çıkmaktadır. Aktarım sürecinde ayrıca anlatıcıların kişisel becerileri masalın dil, anlatım ve muhtevasını etkilemektedir. Bu bağlamda Doğu Anadolu ve Mezopotamya kavşağında bulunan Bingöl’den derlediğimiz elli beş masal kurgu, formel, şekil ve muhteva bakımından değerlendirilmektedir. Bingöl masallarının başta Anadolu ve Mezopotamya masalları olmak üzere başka masallarla örtüşen yönleri olduğu gibi tamamen yöreye özgü olan formel ve muhteva özelliklerini de ihtiva etmektedir. Bunu nesir formundaki manzum söyleyişlerde, “giriş-geçiş-bitiş” formellerinde, şahıs kadrosunda, sayılar, renkler, yer gibi başlıklarda somut olarak görmek mümkündür. Ayrıca masalların geçmişe oranla form ve muhteva bakımından nicel ve nitel olarak zayıfladıkları, kimi özelliklerini kaybettikleri görülmektedir. Ancak değişen dünya koşullarına rağmen yörede masal anlatman geleneği hâlâ yaşatılmaktadır.
Tales are important products of oral traditions. The beliefs, traditions, value judgements, lifestyles of societies find life in its body with its distinctive form, rhetoric and content. The items at issue are transferred from generation to generation via some templates and symbols in tales. In these transfers ongoing from past to present, formulaic expressions called formal arise. In the transfer process also the personal skills of the narrators influence the language, expression and content of the tale. In this context, fifty five tales compiled from Bingöl located at the crossroads of East Anatolia and North Mesopotamia are evaluated with respect to fiction, formal, modality and content. As there are some overlapping aspects of Bingöl tales with other tales, they also contain fiction, formal and content features completely specific for the region and Anatolian and Mezopotamia tales. It is possible to see this in the concrete in poetic utterance in prose form, in “entry-pass-end” formals, in personal cast, and in topics such as numbers, colours and place. Also it is observed that tales are weakening quantitatively and qualitatively with respect to form and content, and lose some features compared to previous years. Yet despite changing World conditions, it is known that the tradition of telling tales is kept alive in the region.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.