Birey, çevresiyle özdeş bir varlıktır. Onun kültürü, yaşantısı, geçmişi, öğretilerini ayakta tutar ve ileriye taşır. Sanatçı, bireyin normalize yaşantılarını bir adım öteye taşıyarak, öğretilerinin duygulanımından kültürlenerek eserlerini oluşturandır. Sanatçı çevresindeki çeşitlilik dünyasını araştırır ve deşeler, bu dünyada göze çarpmayacak doğallıkta yönünü bulan yörüngede ilerler. Bir ağacın dalının ağaca ait olması gibi, oda dünyaya aittir. Ve ağacın dalı gibi uzar kendi yolunda bağlarından kopmadan… Kökten uzayan dala doğru sanatçıya özsu akar. Akışın gücüyle hırpalanmış ve kışkırtılmış sanatçı, görüsünü yapıta dönüştürür. Dünyanın gözü önünde ağaç dallarının zamanda ve mekanda açılıp yayılması gibidir sanatçının yapıtı (Klee, 2011, s.13). Kula da ortaya çıkan eserlerinden anlaşılacağı üzere özünden kopmayan bir sanatçıdır, sanatçı hayatının ilk dönemlerini geçirdiği bozkır, ilçe yaşantısında bir çok hayvan ile karşılaşmış, bir çok insan dışı varlıkla tanışmıştır. Sanatçı sanatsal öğretilerini olgunlaştırırken, kimi zaman Dali’den, kimi zaman Picasso’dan, kimi zaman ise Bacon’dan esinlenmiştir. Onların oynadığı anlam oyunlarını, nesneleri eğip bükmelerini örnek almış ve kendi sanatına entegre etmiştir. Bu makaleden de anlaşılacağı üzere; sanatçı eserlerini oluşturup izleyiciye aktarım gerçekleştirirken, insansı duyguları hayvansı figürler üzerinden göstermiştir.
Dali, Bacon, Picasso, Mustafa Kula, Duygu, Dönüşüm
Author: | Nuri ÖZÇELİK |
---|---|
Number of pages: | 245-255 |
DOI: | http://dx.doi.org/10.22464/diyalektolog.289 |
Full text: |
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.
© Copyright Asos Education Information Consultancy / Academic Communication . All Rights Reserved.